İkizler Paradoksu


Albert Einstein’ın ünlü “ikizler paradoksu”, özel görelilik teorisinin sezgilere aykırı bir sonucu olarak bilinir, ancak aynı zamanda fizik ve felsefe arasındaki derin bağlantıları da ortaya koyar. Robert P. Crease, bu konuyu ele alıyor.

Zamanın Soyut Kavramı

Süre ve Zaman

Hızlı bir roketle uzak bir gezegene seyahat eden bir adam vardı. Kısa süre sonra dünyasını özledi ve hızlı bir roketle geri döndü. Fizikçi olan ikiz kız kardeşi, ağlayarak artık ikiz olmadıklarını ve kardeşinin “zaman genişlemesi” fenomeni nedeniyle kendisinden daha genç olduğunu söyledi.

Felsefeci olan kardeşi ise, zamanı eşit şekilde yaşadıklarını ve aslında aynı yaşta olduklarını savundu. Böylece fizikçiler ve filozoflar tartışmaya başladı: fizikçiler saatlerden, filozoflar ise zamandan bahsediyordu.

Bu senaryo, özel görelilik teorisinin “ikizler paradoksu” olarak bilinen ünlü sezgilere aykırı bir sonucunu göstermektedir. Bu paradoks, iki fizikçi (Adam Frank ve Marcello Gleiser) ve bir filozofun (Evan Thompson) The Blind Spot adlı kitabında ele alınmıştır. Kitap, felsefe ve fiziğin ne kadar iç içe geçtiğini ve bu alanlardaki uzmanların birbirlerini nasıl kolayca yanlış anlayabileceğini ortaya koyuyor.

Zaman Var mı?
Albert Einstein, 1905’te yayımladığı “Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği Üzerine” adlı ünlü makalesinde zaman genişlemesini dolaylı olarak önerdi. Özel görelilik teorisini başlatan bu çalışmada, senkronize iki özdeş saatin biri bir hızla seyahat edip geri dönerse, seyahatten dönen saatin diğerine göre daha yavaş çalışacağı ve dolayısıyla “daha genç” olacağı öne sürüldü.

Fransız filozof Henri Bergson (1859–1941), aynı dönemde zaman üzerine bir teori geliştiriyordu. 1889’da yayımlanan Zaman ve Özgür İrade adlı doktora tezinde Bergson, zamanın aslında boyutsuz ve özdeş anlardan oluşmadığını savundu. İnsanlar, dünyayı deneyimlemek için, Bergson’un “süre” dediği bir zamansal akış içinde yaşar. Süre, ölçülebilen bir “saat-zamanı” kavramını mümkün kılar, ancak süre kendi başına ölçülemez.

Fizik ve Felsefenin Karşılaşması
Einstein’ın özel görelilik teorisi, hareket halindeki nesnelerin ölçülen zamanlarını ele alırken; Bergson’un teorisi, ölçülen zamanların süreye bağımlı olduğunu öne sürer. Ancak, 1922’de Paris’teki Felsefe Derneği’nde gerçekleşen bir tartışmada bu fırsat kaçırıldı. Einstein, Bergson’un süre kavramını “psikolojik” olarak nitelendirerek küçümseyici bir tavır sergiledi.

Bergson ise, ikizler paradoksu üzerine yaptığı yorumda bir hata yaptı. Her iki ikizin de süreyi aynı şekilde deneyimlediğini ve zamanın hiçbir şekilde “yavaşladığını” ya da “hızlandığını” hissetmeyeceklerini söyledi. Ancak, Einstein’ın teorisi, ikizlerin farklı yaşlanacağını öngörmektedir. Çünkü seyahat eden ikiz, hareket yönünü değiştirerek simetriyi bozar.

The Blind Spot ve Felsefi Perspektif
The Blind Spot, bilimde deneyimin rolünün göz ardı edilmesinin nasıl paradokslar ve sorunlar yaratabileceğini felsefi argümanlarla gösteriyor. Yazarlar, bilimsel ölçümün mümkün olmasını sağlayan süre gibi deneyim unsurlarının, ölçülemez ve bilimsel verilerde görünmez olduğunu savunuyor.

Kitap, ikizler paradoksunun gizemini ortadan kaldırmasa da, bu gizemin tam olarak ne olduğunu daha net bir şekilde ortaya koyuyor. Günlük hayatta, Newtoncu bir zaman anlayışı – her yerde aynı şekilde akan evrensel bir zaman – varsayılır. Ancak, Bergson’un keşfettiği gibi, bu doğru değildir; süre, insanların dünyayla etkileşime girmesini sağlar. Görelilik teorisi ise, süreler arasındaki ilişkilerin yapısını ortaya koyar.

Sonuç olarak, bu iki farklı disiplinin temsilcileri – fizikçi ve filozof – farklı olsa da, birbirlerini anlamak için bir yol bulabilirler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilim adamlarının eksantrik huyları

Atom altı parçacıklar

1899, John Smith'in Nikola Tesla ile Röportajı