Sanatçıların Eksantrik Huyları

 


Sanatçılar, genellikle yaratıcılıkları kadar ilginç ve sıra dışı alışkanlıklarıyla da tanınırlar. İşte tarihten günümüze, ünlü sanatçıların hem düşündüren hem de güldüren eksantrik huyları:


1. Ludwig van Beethoven: Günde 60 Fasulye Sayma Takıntısı

Beethoven, sabah kahvesini hazırlarken her seferinde tam olarak 60 kahve çekirdeği sayardı. Bu, onun kahvesini hazırlamak için özel bir ritüel geliştirdiğini gösteriyor. Öyle ki, kahveye olan bu titiz yaklaşımı, bazen hizmetçilerini çileden çıkarıyordu.

2. Salvador Dalí: Şaşırtıcı Uyku Yöntemi

Sürrealist ressam Salvador Dalí, "uykuyla uyanıklık arasındaki anı" yaratıcı bulduğu için kısa süreli uykular alırdı. Elinde bir kaşık tutarak uykuya dalar, kaşık yere düştüğünde uyanır ve ilhamla resim yapmaya başlardı. Bu yöntem, "mikro uyku" olarak bilinir ve onun hayal gücünü tetikleyen sıradışı bir takıntısıydı.

3. Wolfgang Amadeus Mozart: Mektuplardaki Mizah

Mozart, sadece müziğiyle değil, aynı zamanda yazdığı mektuplarla da komik bir insandı. Kendi ailesine yazdığı mektuplarda bolca tuhaf kelime oyunu ve hatta zaman zaman gereksiz şekilde absürt şakalar bulunuyordu. Kendi dehasını bu kadar hafife alması onu daha da sevimli yapıyor.

4. Andy Warhol: Her Şeyi Toplayan Koleksiyoncu

Pop art'ın kralı Andy Warhol, çevresindeki her şeyi toplamaya ve biriktirmeye meraklıydı. Kullanılmayan biletlerden gazete küpürlerine kadar her şey onun için önemliydi. Evi, bir müzeye benzeyen bu eşyalardan oluşuyordu. "Zaman Kapsülleri" olarak adlandırdığı bu koleksiyonlar, bugün hala inceleniyor.

5. Franz Kafka: Gece Yarısı Egzersizcisi

Kafka, gece yarısı egzersiz yapmayı severdi. Hatta odasının içinde çıplak halde ileri geri zıplayarak egzersiz yapardı. Bunu sağlığına faydalı buluyordu ve bu alışkanlık onun disiplinli ama bir o kadar garip kişiliğini yansıtıyordu.

6. Frida Kahlo: Evcil Hayvan Sevdası

Frida Kahlo, egzotik hayvanlara olan sevgisiyle biliniyordu. Maymunlar, papağanlar, köpekler ve hatta bir geyik onun evinde yaşıyordu. Bu hayvanlar, sanatına ilham kaynağı oldu ve birçok tablosunda yer aldı.

7. Vincent van Gogh: Boya Yeme Alışkanlığı

Van Gogh, resim yaparken kullandığı boyaları bazen yiyordu. Bu durum, onun ruh hali ve davranışlarındaki uç noktaları gösteriyor. Hatta sarı boyanın tadını sevdiğini ve bunu mutlulukla ilişkilendirdiğini yazmıştır.

8. Pablo Picasso: Silah Taşıyan Ressam

Picasso, yanında küçük bir tabanca taşır ve gerektiğinde insanları şakacı bir şekilde korkutmak için kullanırdı. Tabancasının içi gerçek kurşun değil, boya ile doluydu. Çevresindekiler için bu hem komik hem de biraz rahatsız edici bir alışkanlıktı.

9. Charles Dickens: Mobilya Düzeni Takıntısı

Dickens, evindeki mobilyaların her zaman belirli bir düzende olmasını isterdi. Eğer bir sandalye yanlış bir açıyla duruyorsa, bunu hemen düzeltir ve bu konuda oldukça titiz davranırdı. Hatta yatağına hep kuzeye bakacak şekilde uzanırdı çünkü bunun daha sağlıklı olduğunu düşünüyordu.

10. Georgia O’Keeffe: Çamaşır Suyu Bağımlılığı

Amerikalı ressam Georgia O’Keeffe, çamaşır suyuna takıntılıydı. Eşyalarını temizlemek ve hatta stüdyosunu sterilize etmek için sürekli çamaşır suyu kullanırdı. Bu alışkanlığı, çevresindeki insanları zaman zaman tedirgin etmiştir.

11. Ernest Hemingway: Ayakta Yazma

Hemingway, yazarken masada oturmayı sevmezdi. Bunun yerine ayakta yazardı. Kendisi için özel olarak tasarlanmış bir masa ve yazı tahtası vardı. Bu alışkanlığını, enerjisini yüksek tutmak ve yazarken daha dinamik hissetmek için geliştirmiştir.

12. Igor Stravinsky: Ters Duran Besteci

Stravinsky, yaratıcı bir tıkanıklık yaşadığında baş aşağı durarak kan dolaşımını artırmaya çalışırdı. Bu sıra dışı yöntem, onun zihnini temizlediğine ve yaratıcılığını artırdığına inandığı bir ritüeldi.

13. Leonardo da Vinci: Çok Fazla Proje, Az Tamamlama

Leonardo da Vinci, aynı anda birçok projeye başlardı, ancak bunların çoğunu tamamlamazdı. Bu alışkanlığı nedeniyle birçok tasarım ve çizim yarıda kalmış halde bulunur. Buna rağmen yaratıcılığı ve zekası tartışılmaz bir şekilde tarihe damga vurdu.

14. Edgar Allan Poe: Karga Takıntısı

Poe’nun meşhur "The Raven" şiiri, kargalara olan ilgisini yansıtır. Söylenene göre Poe, bir karga besler ve ona sık sık konuşurdu. Bu ilgi, onun melankolik ve gotik tarzını tamamlayan bir detaydır.

15. Honoré de Balzac: Kahve Takıntısı

Balzac, yazı yazarken sürekli kahve içerdi. Günde 50 fincana kadar kahve tükettiği söylenir. Bu kadar fazla kahve tüketmesi, onun enerjik ve hızlı yazma stiline katkıda bulunmuş olabilir.

16. Nikola Tesla: Güvercinlerle Sohbet

Tesla, yalnızca elektrikle değil, güvercinlerle de ilgilenirdi. Güvercinleri beslemek ve onlarla vakit geçirmek onun için bir terapi gibiydi. Söylenir ki bir güvercin öldüğünde, Tesla bundan derin bir üzüntü duymuştur. Hatta hayatının son döneminde bir güvercinle evli olduğunu düşünüyordu.

17. Mark Twain: Uyku Yerinde Dönemsel Değişiklikler

Mark Twain, sürekli aynı yatakta uyumaktan sıkılır ve dönemsel olarak uyuma yerini değiştirirdi. Bu alışkanlık, hem yeni bir ortamın zihinsel tazeliğini artırdığına inandığı için hem de kendi can sıkıntısını gidermek için geliştirdiği bir yöntemdi.

18. Virginia Woolf: Yürüme ve Yazma

Virginia Woolf, ilham bulmak için sık sık yürüyüşe çıkardı. Yürürken yazmayı düşündüğü taslakları zihninde oluşturur, eve döndüğünde bunları kağıda dökerdi. Uzun yürüyüşler, onun en verimli çalışma yöntemlerinden biriydi.

19. Hans Christian Andersen: İtfaiye Korkusu

Masallarıyla tanınan Andersen, her seyahate çıktığında yanında bir ip taşırdı. Eğer kaldığı otelde yangın çıkarsa kendisini pencereden aşağı sarkıtarak kurtarmak için bu ipi kullanmayı planlardı. Bu ilginç alışkanlık, onun paranoyak ama yaratıcı yanını gösteriyor.

20. James Joyce: Mavi Mürekkep Takıntısı

James Joyce, eserlerini yalnızca mavi mürekkeple yazardı. Mavi rengin onun yaratıcılığını artırdığına inanıyordu ve bu nedenle yazarken başka renkler kullanmayı reddederdi.

21. Emily Dickinson: Gölgelikte Yazma

Emily Dickinson, ışığa karşı hassas olduğu için yazılarını çoğunlukla loş bir ortamda yazardı. Gölgelikli bir alan yaratır ve bu ortamın yaratıcılığını artırdığını düşünürdü.


Sanatçılar, yaratıcı kişilikleriyle olduğu kadar eksantrik huylarıyla da ilgi çeker. Bu alışkanlıklar, onların sıra dışı düşünce yapılarını ve dünyaya farklı bir pencereden bakma yeteneklerini yansıtır. Belki de bu sıradışı alışkanlıklar, onları bu kadar özel ve unutulmaz kılan şeylerin bir parçasıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bilim adamlarının eksantrik huyları

Atom altı parçacıklar

1899, John Smith'in Nikola Tesla ile Röportajı